21/12/2017
ÇOCUK NE YAŞIYORSA ONU ÖĞRENİR
Tüm
ebeveynlerin istekleri, hayalleri hep aynıdır. Çocuklarımız iyi ahlaklı olsun,
merhametli, hoşgörülü, iyi karakterli olsun, iyi bir insan olsun, mutlu olsun
istiyoruz. Sadece istemekle, hayal etmekle olmuyor. Çocuklarımız
istediğimiz gibi değil, bizim büyüttüğümüz gibi olurlar.
Aile
bireyleri tarafından sürekli şımartılmış ve her istediği yapılmış bir çocuk,
okula başladığında tüm isteklerinin yerine getirilemeyeceğini kabullenmekte güçlük
çekiyor. Bir anda gerçekle yüzleşmek zorunda kalan çocukta öfke, saldırganlık
veya tam tersi çekingenlik davranışları baş gösterebiliyor. Bu tür davranışlar
toplum tarafından dışlanmaya veya çeşitli psikolojik baskıların oluşmasına yol
açabiliyor. Böyle bir durumla karşı karşıya kalan çocukta da özgüven kaybı,
bulunduğu ortamdan rahatsız olma ve uzaklaşma isteği oluşabiliyor. Dolayısıyla,
okuldan ve derslerden soğuma, ilgilenmeme, kaçma ve sonucunda akademik
başarısızlıklar gerçekleşebiliyor. Gördüğünüz gibi eğitim konusu iç ve dış
unsurlarla da hep iç içedir.
Ebeveynlerin
bir yaptığı hatada kıyaslamadır. Kişiler arası kıyaslama kişinin kendine olan
güvenini sarsar ve zamanla kişi kendini karşı tarafa ister istemez ezik
hisseder ayrıca kişide unutkanlığa sebep olur. Amigdalanın zayıflamasına
konstre olma gücünün düşmesine beynin arka lobundan ön lobuna bilgi
alışverişinin aksamasına sebep olur. Nöron kaybı kişide toparlanamayacak
düzeyde fazla olur bunun için kıyaslama yapığımız kişide ne kadar büyük
zararlar olduğunu en kısa şekilde görebiliriz.’’ Kişinin kendisinin savaşçısı
olması en büyük savaşıdır aslında’’ der Freud. Ergenlik Semptomların
durdurulmaz kuvvetinin yanında kişide ebeveynler tarafından destek görmeyip
üstüne üstelik zarar görmesi kişide ne büyük yıkımlar açacağına biyolojik
olarak sadece bir örnekti bu. Peki, iş hayatında nasıl olur? Kişi hayatına başlarken öncelikle kendisi
diğer insanlarla eşit gördüğünü hatta bunun kendisinde sorunlar açmayacağına
yorar. Ama zaman geçtikçe kişide kendisinin de farkında olmadığı değişimler
görebilir. Bunun asıl nedeni geçmişinde yaşadığı anlamsız savaşlardır. Bu
yüzden kıyaslamanın hiçbir zaman fayda sağlamadığını ve kimseye yaramayacağını
anlayalım ve anlatalım.
Ebeveynlerin yaptığı sık hatalardan biride kendi çocuklarını birer birey olarak
görmemeleridir. Çocukların da birey olduğunu kabul etmemek onların
davranışlarını -yanlış olmasa bile- yadırgamamıza sebep olabiliyor. Bu durumda
çocuğa kendi karakterini değil; kendimizin karakterini kazandırmaya çalışmış
oluruz. Üstelik bunu bir çeşit eğitim olarak yorumlarız. Böyle bir eğitim
yöntemi, çocukta kişilik problemlerine yol açabileceği için akademik hayatına
da olumsuz etki edecektir.
Çocuğa nasihat vererek, konuşarak bir şey
öğretemezsiniz. Çünkü siz çocuk için davranış modelisiniz. Bir şeyler
söylüyorsunuz lakin söylediğinizi uyguluyor musunuz? Çocuğun görsel beyni çok
geliştiği için anlatılan şey yapılıyor mu, yapılmıyor mu ona bakar. Bu nedenle
çocuğun etrafında kim varsa, anne-baba, eğitimci, yetişkin herkesin beden
dilini, mimiklerini çok doğru ve iyi kullanması gerekiyor. Çünkü çocuklar mimik
okurlar. Onların anlamadığını sanırsın, ama mimiklerden anlarlar. Fotoğrafları
çekip, ileriki yaşamlarında kurgulayıp, senaryo yaşıyorlar. Çocuğun gelişimi
için etkili, güzel görsel hafıza bırakmak önemli. Cümleleri ne kadar doğru
seçerseniz seçin siz çocuğun anladığı kadarsınız. Ülkemizde genel davranıştır.
Halk arasında ağlayan çocuğa emzik verilir gibi yanlış bir inanç var. Onu
susturmak yerine sorunun ne olduğunu bilmek ve çözmek gerekir.
Ebeveynlerin
aşırı endişeli olması ve dış dünyayı çocuk için tamamen tehdit unsuru olarak
görmesi çocuğun sosyal gelişimini olumsuz etkiler. Özellikle, arkadaş
çevresinden zarar göreceğini düşünerek çocuğun sosyalleşmesini engellemek
kısıtlamak çocuğun asosyal bireye dönüşmesine sebep olabilir. Oysaki insan
sosyal bir varlıktır ve sosyal olmaya da ihtiyaç duyar. Eğitimde başarı için
çocuğun sosyal gelişimi önemli bir konudur.
Çocuklar
laf söylemeyle, kızmayla büyümez; sizin ona, çevreye nasıl davrandığınız ve
verdiğiniz tepkiler, tavırlarla büyürler. Ahlaktan, dürüstlükten
bahsediyorsunuz. Çocuğunuz sizi gözlemler ve bahsettiğiniz tüm o değerleri
sorgular, tavırlarınıza, verdiğiniz reaksiyonlara, sorun çözme stilinize
bakarlar ve sizin gibi davranırlar. Kadın ya da erkek eşini hoş görmüyor ama
çocuğuna diyor ki: " Hoşgörülü ol, saygılı ol ! Bu tamamıyla EGO dan!
Yerleştirilmiş zihniyetten...
Konuyu
özetlemek gerekirse Çocuk ne yaşıyorsa onu öğrenir.
• Eğer bir çocuk sürekli eleştirilmişse,
Kınama ve ayıplamayı öğrenir.
• Eğer bir çocuk kin ortamında
büyümüşse,
Kavga etmeyi öğrenir.
• Eğer bir çocuk alay edilip
aşağılanmışsa,
Sıkılıp utanmayı öğrenir.
• Eğer bir çocuk sürekli utanç
duygusuyla eğitilmişse,
Kendini suçlamayı
öğrenir.
• Eğer bir çocuk hoşgörüyle
yetiştirilmişse,
Sabırlı olmayı öğrenir.
• Eğer bir çocuk desteklenip,
yüreklendirilmişse,
Kendine güven duymayı öğrenir.
• Eğer bir çocuk övülmüş ve
beğenilmişse,
Takdir etmeyi öğrenir.
• Eğer bir çocuk hakkına saygı
gösterilerek büyütülmüşse,
Adil olmayı öğrenir.
• Eğer bir çocuk güven ortamı içinde
yetişmişse,
İnançlı olmayı öğrenir.
• Eğer bir çocuk kabul ve onay
görmüşse,
Kendini sevmeyi öğrenir.
• Eğer bir çocuk aile içinde dostluk
ve arkadaşlık görmüşse,
Bu dünyada mutlu olmayı
öğrenir.
MYLİFE PSİKOLOJİK
DANIŞMANLIK VE KOÇLUK MERKEZİ : 0505 767 58 85