Geçmiş yaşantılarımızda, yaşadığımız olumlu ve olumsuz olaylar bizleri sık sık ziyaret eder. Bu olaylar bize olumlu-olumsuz duygular hissettirir. Geçmişimizdeki olaylar,temel de travma denilecek kadar etkiye sahip ve halen bizi etkileyip yönlendiriyorsa bu konuda bir destek zorunludur. Zihinden eski olayları silmek keşke mümkün olsa. Sihirli bir değnek, bir ilaç veya bir şok olsa. Bunlar yok ama bunu bireysel başarabilir ve yeni bir beceri kazanabiliriz. Temel de önerdiğim şudur. Affedin ama unutmayın. Unutayım demekle zaten unutulmaz.
Geçmişi unutmaya çalışmak, hatırlama oranını arttırır. Çünkü unutmak için devamlı “unutmalıyım” telkinini hatırlamak zorundasınız. Bu durumda ise, problem ile devamlı baş başa kalıyorsunuz.
Olumsuz içerikli geçmiş olaylarla yaşamak, çoğu zaman bize , değersizlik, pişmanlık, suçluluk, kandırılmışlık,öfke, kin gibi duygu ve düşüncelere neden olur. Aslında sadece olayı hatırlamak ile bitmez. Eşantiyon olarak az önce saydığım duygu ve düşünceleri de beraberinde çağırırız. Peki bu olaylar neden herkeste aynı etkiyi yaratmaz.. bu olayı yaşayanlarda, neden eşantiyon duygular farklıdır.
O halde şunu diyebiliriz tekrar: BİZİ ÜZEN VE MUTSUZ EDEN OLAYLAR DEĞİL, BİZİM ONLARLA İLGİLİ BAKIŞ AÇIMIZ,DUYGU DÜŞÜNCE VE YORUMLARIMIZDIR.
Olaylar ile yıllarca beraber yaşamak yerine onları çözmek, analiz etmeye ne dersiniz? Peki bunu nasıl yapacağız.?
Hayata bakış açını genişleterek irdelediğimizde kendimizi, kısır döngüye saplanmaktan koruruz. Geçmişe takılmak, bugünü, anı yaşama arzusunu da alır götürür. Önemli olan ince nüansları yakalamak, acıları yeni bakış açılarıyla, dar kalıplardan uzaklaşarak irdelemek ama geçmişe takılmadan irdelemek, şimdi ve burada kavramlarını görmezden gelmeden irdelemek… Acılar derin izler bırakırken bireye farkındalık da katar.
Psikolojik deneyimler aslında bireyin psikolojik açıdan güçlenmesini de sağlar. Dezavantaj gibi görünen durumları birey kendi içinde geliştirdiği savunma mekanizmalarıyla avantaja çevirebilir. Böylece bireyin kendi içsel dünyasına yaptığı bu özel yolculukta acılarına yüklediği anlamlarla derinleşir. Ve yaşam böylece, deneyimlerimiz, yaşadıklarımızla hayatın içindeki acı, tatlı, iyi, kötü gibi anlamlara atfettiğimiz değerlerle anlam bulur. (asal,T)
Kişisel gelişim kitapları genelde “ unutun, takılmayın anı yaşayın “gibi cümleler sarf eder. Ama bilmeliyiz ki , bu,bu kadar kolay değil.kolay olsa yapardık.
Unutmak, yok saymak, küçümsemek veya abartmak da çözüm değil.
Aşama aşama değerlendirelim.
Yaşanılan olayları öncelikle kabul etmeliyiz. Çünkü kabul etmek,onaylamak değildir.yaşanılanı doğru bulmasak bile kabul edersek, çözüm kolaylaşır.Keşkeler hayatımızda sadece hayal kırıklıkları ve hataların suçluluk sonuçlarıdır. Olayın yaşandığı gerçeğini bizim bakış açımız değiştiremez.
Sosyolojide bir kural vardır .”Olayı, zamanı içerisinde yorumlamak.” İşte esas noktamız bu. Biz geçmiş olaylarımızı yorumlar iken, o dönemden ve o gün ki şartlardan bağımsız yorumluyoruz.bu nedenle ,hep bir eleştiri, bir haksızlık,pişmanlık ,kandırılmışlık duygusu içine kapılıyoruz. 2. bakış açımız bu olmalı. O gün yaşanılan olayı, bir bütün olarak ele alalım. Çevresel etmenler, ruh halimiz, olgunluk düzeyimiz, yaşımız, çaresizliğimiz, duygularımız … gibi tüm etmenleri, geçmiş olaylarımızı yorumlarken ele almadan doğru yorum sağlayamayız. Kendimize haksızlık etmiş oluruz. O zaman içinde, bizim tepkimiz, duruşumuz, bize verilen rol vb tüm eylemler bir bütündür. Eğer bugün olsa “şöyle yapardım, keşke şunu deseydim/yapsaydım-yapmasaydım” gibi düşüncelerimiz var ise bunu “ o gün öyle gerekiyordu” şartlar ona imkan vermişti” diyerek gerçekçi yorum geliştirebiliriz.
Değiştiremediğimiz, bizim dışımızda gelişen olaylar, bizim çaresizliğimiz gibi durumlar mümkün ise sorumluluğumuz da yoktur. “Nedenleri ben seçmedim ve kuralları ben koymadıysam, sorumlusu da değilim” diyebiliriz.
Kendimizi suçlamamız,bize sadece kötü duygular hissettirir. Yani aptal mıyım?, niye böyle davrandım demek yerine yaşantıyı kabul et ve sorumluluğunu gözden geçir diyebiliriz. Kendimizi suçlasak da suçlamasak da bir şeyi değiştiremeyiz. Bunun yerine neden sonuç ilişkilerine odaklanmalıyız. O an çaresiz olabiliriz, kendimizi kötü hissedebiliriz, olgunluk düzeyimiz yetersiz olabilir. Nedenleri hem kendi gelişimimiz hem de çevresel etmenlerle beraber ele almalıyız.
Olayın yarattığı acı ve keder, bizim yorumumuzla şekillenir. Yani bizim o olayı yorumlamamız acı ve keder oranının direkt şekillendirir.Ayrıca ,acı var ise hayatımızda önem verdiğimizi bir şey var demektir. Önemsiz bir şeyin acısı da değeri kadardır.
Bugünümüzü şekillendirirken çıkmaza düştüğümüzde, bunu geçmişe ve çocukluğumuza bağlamak bir savunma mekanizmasıdır. Terapi Akımını uyguladığım kognitif davranışçı terapi, bunu bir savunma mekanizması olarak değerlendirir ve insanın kendi rasyonel düşünceleriyle mutluluğu bulacağını söyler.
Sonuçta, duygularımız düşüncelerimizden çıktığı için, “ nasıl düşünür isek öyle hissederiz. Olayları doğru yorumlamak, doğru hisleri de yaratır.
Bilinç düzeyimizi yükseltmek ve farkındalığımızı arttırmak için cevaplamamız gereken sorular ? (sadece okumak yerine kalem kağıdınızı alın başlayalım)
1. yaşadığın olayı, arkadaşın yaşamış olsa ve sana şu an anlatıyor olsa, ona ne söylerdin? Nasıl bir öneride bulunurdun?
2. bu olay başka nasıl düşünülebilir?
3. şuan geçmişteki olay ile ilgili ne yapılsa mutlu hissederdin kendini?
4. yaşadığın olayda sen neleri değiştirebilirdin ? çevreyi, şartları, yaşını olgunluğunu …vs.?
5. Olayda farkındalığın yoksa , sorumluluğun olabilir mi?
6. farkındalığın var ama, değiştirebileceğin gücün yoksa sorumlu olur muydun yine?
7. bu olayı hep bildiğin ve yorumladığın gibi bakmaya devam edersen ne olur?
8. farklı baksan ne kaybedersin ?
9. şu an ne olsa o olaydaki karakterleri affederdin?
10. affetmemek sana ne kazandırıyor?
Soruları kağıda yazı tek tek cevaplar isek olayı ve olayların derin analizini yaparak, tekrar sorgulamış oluruz. En azından fark etmediğimiz bakış açılarını ve hataları da görmüş olur
0533 373 81 23